BEKLEMEK
13 Ağustos 2021, Cuma 22:02Beklemek bazen dipsiz bir kuyuya atılan taş gibidir. Beklersin ama umutsuz bir şekilde; gözündeki fer söner, gönlündeki ateş sönmez. Mevlana'nın yandığı o zifiri ateş gibi düşersin Şems'in çöllerine ve yürürsün bir umut bulurum diye. Gelir, belki gelir de; ne o eski o kalmıştır ne de gözlerindeki o sevgi. “Yere batsın bu dünyanın her şeyi.” der ve çekilirsin kabuğuna.
Ehl-i dil bazı düşünürler beklemek konusunda; "Beklersin, beklersin ama dönen o mu yoksa hiç dönmeyecek umutların mı?" der. Sevmek kutsal bir duygudur, her insana yakışır bir gömlek değildir ve şık durmaz o libas üzerinde herkesin. Yıllar önce okuduğum bir kitapta beklemek üzerine yazar; "Sevdiğini beklemek kolay değildir. Beklemek kolay değildir hem de hiç kolay değildir. Beklemeyen, beklemenin ne demek olduğunu çok zor anlar. " demişti. Bu karmaşık cümlenin ne demek olduğunu ve ne anlama geldiğini yıllar sonra anladım tabii ki.
Peki, beklemek neden gereklidir diye hiç sorduk mu kendimize? Neyi, niçin beklemek gerek ve neden gereklidir beklemek?
İnsanın fıtratı gereği bir şeyleri umut etmek ve bir şeylere anlam yüklemek hep süregelen bir duygu anaforu oluşturmuştur insanda, bunun gereği sonucu da sabretmek olgusu hep ağır basmıştır. Kimin neyi ve ne şekilde beklediğinin aslında bir önemi yoktur. Çünkü kır çiçeklerinin bile açma vakitleri birbirinden zaman olarak ayrı ve farklıdır. Oysaki asıl sorulması gereken soru; bekleyenin, beklediğine değip değmeyeceğidir. Beklersen Mevlanâ gibi tabii ki değer. Lakin beklersen bir onulmaz kul gibi değmez. Sonuç sebep ilişkisi göreceli olsa da umut olgusu kemikleşmiş bir olgudur beklemek konusunda.
Mesela beklemekle ilgili Özdemir Asaf; "İnsanın zamanı varsa her şeyin gelmesini beklemeye mecburdur. Her şeyi varsa eğer zamanın geçmesini beklemeye mahkûmdur." Demiştir. Ya da Can Yücel; "Sevmek; seviyorum demek değil, yüreğinde hissetmektir. Ve aşk yanında olanı sevmek değil, bazen gelmeyecek birini beklemektir." Ya da Ece Ayhan'ın dediği gibi; "Ya kal, ya da git. Ama sakın ‘bekle gelirim’ deme. Çünkü ben şimdiye kadar giden birinin geri geldiğini hiç görmedim." Bu örnekler çoğaltılabilir.
Sözün özü beklemek bir girdaba gönülden bağlanmaktır, beklentisiz ve umutsuzca... Konuyla ilintili olarak yakın zamanda kaleme aldığım bir şiirimle bu haftaki yazımıza son verelim isterseniz.
SABREYLE
"La havle" sırrınca dök neyin varsa,
Korkma hiç olmaktan bekle sabreyle,
Şu yalan dünyada huzur bir darsa,
Korkma göç olmaktan bekle sabreyle.
Derdinin sahibi derdinden büyük,
Sırrını saklama etme gönle yük,
Bir ömür ruhunda dinmez o göyük,
Korkma koç olmaktan bekle sabreyle.
Kaldır o başını eğme hiç yere,
Haykır eyvâhını haykır o yara,
Bilesin sultandır düşürmez dâra,
Korkma taç olmaktan bekle sabreyle.
Doğdun öleceksin bu neyin nesi,
Ne kadar sürecek gönlünün yası,
Elbet silinecek vuslatın pası,
Korkma aç olmaktan bekle sabreyle.
Hadi gel gidelim uzat elini,
Kaçırmayalım dost huzur yelini,
Çalsın hatıralar gönül telini,
Korkma uç olmaktan bekle sabreyle.
Korkma hiç olmaktan bekle sabreyle.
Haftaya başka bir konuda buluşmak dileğiyle...
Sevgi ve saygılarımla...
Cihan BERDİBEK
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum